Parkinson hastalığının nedeni, günümüzde hâlâ tam olarak çözülememiş olsa da, mevcut bilimsel veriler bu karmaşık hastalığın oluşumunda hem genetik hem de çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığını göstermektedir. Parkinson hastalığı, dopamin üreten nöronların zamanla kaybı sonucu ortaya çıkan bir sinir sistemi hastalığıdır. Ancak bu nöronlar neden ölür? İşte bu sorunun yanıtı çok sayıda biyolojik ve çevresel etkeni içinde barındırır.
Genetik Faktörler
Parkinson hastalığının genetik yönü, son yıllarda yapılan çalışmalarla daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Özellikle genç yaşta (40 yaş altı) başlayan Parkinson hastalarında bazı genetik mutasyonların hastalıkla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Bunlar arasında en sık araştırılan genler şunlardır:
- LRRK2 (Leucine-Rich Repeat Kinase 2): En yaygın genetik mutasyonlardan biridir. Bu genin mutasyonları hem ailevi hem de sporadik vakalarda görülebilir.
- PARK7, PINK1, PRKN (Parkin), SNCA (Alfa-sinüklein): Bu genlerdeki mutasyonlar genellikle erken başlangıçlı Parkinson ile ilişkilendirilmiştir.
Bu genetik bozukluklar, hücre içi atıkların birikmesini önleyen mekanizmaların bozulmasına, mitokondri fonksiyonlarının aksamasına ve hücre ölümünü hızlandıran süreçlerin tetiklenmesine neden olabilir.
Ancak Parkinson hastalarının yalnızca %10-15’i kalıtsal nedenlerle bu hastalığa yakalanır. Geri kalan büyük çoğunlukta hastalık, genetik bir geçiş göstermeden ortaya çıkar. Bu durum, çevresel faktörlerin önemini ortaya koymaktadır.
Çevresel Faktörler
Çevresel toksinlerin Parkinson hastalığına katkıda bulunduğu güçlü biçimde düşünülmektedir. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan, tarım ilacı (pestisit) ve herbisitlere uzun süre maruz kalan kişilerde Parkinson hastalığının görülme sıklığı daha fazladır. Bazı çevresel risk faktörleri şunlardır:
- Pestisit ve herbisitler: Rotenon ve paraquat gibi kimyasallar, dopamin hücrelerini doğrudan etkileyerek onların ölümüne neden olabilir.
- Ağır metaller: Kurşun, mangan gibi bazı ağır metallerin yüksek dozda maruziyeti Parkinson riskini artırabilir.
- Kuyu suyu kullanımı: Tarımsal ilaçlarla kirlenmiş yer altı suları, dopaminerjik sistemi etkileyebilir.
- Hava kirliliği: Özellikle endüstriyel bölgelerde havaya karışan toksik maddelerin beyin dokusunda birikerek hücre hasarına yol açabileceği düşünülmektedir.
Bu çevresel etkenler, genetik yatkınlığı olan bireylerde Parkinson hastalığının ortaya çıkışını hızlandırabilir. Bu nedenle hastalık, çoğunlukla gen-çevre etkileşimi çerçevesinde değerlendirilir.
Oksidatif Stres ve Hücre Hasarı
Beyindeki hücreler normal işlevlerini yerine getirirken çeşitli yan ürünler üretirler. Serbest radikaller olarak adlandırılan bu moleküller, hücre yapısına zarar verebilir. Normalde vücut, antioksidan sistemlerle bu zararlı maddeleri etkisiz hale getirir. Ancak Parkinson hastalığında bu denge bozulur ve dopamin üreten hücrelerde oksidatif stres artar. Bu durum, hücre zarında hasar, DNA bozuklukları ve proteinlerin anormal birikimi gibi olumsuz etkiler yaratarak hücre ölümüne yol açabilir.
Alfa-sinüklein ve Lewy Cisimcikleri
Parkinson hastalığının karakteristik özelliği, sinir hücrelerinde anormal protein birikimlerinin (özellikle alfa-sinüklein proteini) oluşmasıdır. Bu proteinler “Lewy cisimcikleri” adı verilen yapıların oluşmasına neden olur. Bu cisimciklerin, hücre içinde proteinlerin taşınması, atıkların yok edilmesi ve hücre içi iletişim gibi hayati işlevleri bozarak hücre ölümünü tetiklediği düşünülmektedir.
Bağışıklık Sistemi ve İltihabi Yanıtlar
Son yıllarda yapılan araştırmalar, Parkinson hastalığında bağışıklık sisteminin de rol oynayabileceğini ortaya koymuştur. Beyindeki mikrogliya hücreleri (sinir sisteminin bağışıklık hücreleri), hasarlı nöronlara karşı aşırı tepki vererek inflamasyon (iltihaplanma) oluşturabilir. Bu durum, hastalığın ilerleyişini hızlandıran bir faktör olabilir.
Sonuç
Parkinson hastalığı, tek bir nedene bağlanamayacak kadar karmaşık bir hastalıktır. Genetik yatkınlık ile çevresel toksinlerin etkileşimi, dopamin üreten hücrelerde hasara yol açmakta; oksidatif stres, anormal protein birikimi ve bağışıklık sistemi aracılığıyla hastalık tablosu ortaya çıkmaktadır. Her bireyde hastalığın nedeni ve ilerleyiş şekli farklılık gösterebilir. Bu nedenle Parkinson, kişiselleştirilmiş yaklaşımlarla ele alınması gereken bir hastalıktır.
